
Erica’nın vücudundaki yaralar iyileşse de, daha derindeki yaralar kapanmaz. David’i kaybetmenin yarattığı hüsrandan daha büyük olan tek şey, peşini asla bırakmayan dehşet verici korku hissidir. Bir zamanlar gezmeyi çok sevdiği şehir sokakları, hatta bunların en sıcak ve aşina olanları bile, artık yabancı ve tehditkar görünmektedir.
Sonunda bu korku dayanılmaz bir hâl alınca, Erica kendini ona karşı donanımlı kılacak bir şeyler yapmaya karar verir. Elindeki silah kendini soyut bir düşmana karşı korumanın somut bir yolu olur…ya da o böyle düşünür.
İlk kez birini vurduğunda, öl ya da öldür durumu söz konusudur. İkinci kere de bir nefsi müdafaadır…yoksa acaba kendini tehlikeden uzak tutmamayı mı seçmiştir? Bir zamanlar Erica’nın kanını donduran korku yerini başka bir şeye bırakır; bir gece kendinden çalınan hayatı tekrar geri alma dürtüsüne, içinde olduğunu fark etmediği bir şeye dönüşür.
1 yorum:
filmdeki etiketinden etkilenerek almıştım gerçekten konusu senaryosu giriş,,gelişme,,sonuç harika bir yapım olmuş.ilk bakışta jodie foster çok çirkin geldi bana,çirkinleştirmişler dedim sonradan düşündümki ona uzun ve düz saç bence daha yakışıyor,film ilerleyince kendi bakımı ve psikolojiside arttı,esas o asansör sesi duyuldu ya eyvah dedim,neyse fazla derine inmeden cümleler kurmam lazım bu yüzden iyi bir gerilim ve sürükleyici bir polisiye filmi,uçuş planından sonra jodie fosterı bir kez daha alkışladım,intikam duygusu ve şehri böyle pisliklerden temizlemek polisin işi aslında ama iş kendi canın sana yakın ailen veya sevgilin olunca damarların çatlıyorcasına onu öldürmek kendi bireyin işi oluyor ve bu suç alıp başını gidiyor,bir şüphe polisi sarar bir kadın psikolojik travma geçirerek intikam duygusu besler,şimdi size kısa ama öz giriş ve gelişmeyi anlattım sonuç ise izlenmeli demeliyim,ben sonucu beğendim,artı arşive bile ekledim,iyi seyirler.
Yorum Gönder